ESKİ TÜRKLERİN DİNİ
Din, sosyal bir kurumdur. Her sosyal kurum gibi din de ait olduğu kavmin
fikrî ve medenî gelişmesiyle uyumlu olarak gelişmiştir. Demek ki bir kavmin
geçirdiği dinî aşamaları araştırmak suretiyle o kavmin medeniyetteki
kıdemini, sosyal gelişmesinin aşamalarını az çok değerlendirmek imkânı
vardır. Şu halde bir kavmin, dış tesirden uzak olarak, tabiî bir cereyanla
geçirdiği dinî aşamaların olgun şekilleri ne kadar eski ise, o kavmin
medeniyeti, sosyal gelişmesi de o nispette eski demektir.
Yaşadıkları dinî devirler bu bakış açısıyla incelendiği zaman Türklerin en
ilkel şekillerden olgun safhalara yükseldikleri tarihin, eski milletlerin
hepsinden kıdemli olduğu anlaşılmaktadır. Tarihî devirlere intikal edebilen
millî efsanelerle dinî ayinlerde kırıntıları görülen bazı telakkiler, Türklerin
pek eski zamanlarda bir nevi totemcilik devri yaşamış olduklarını
göstermektedir. Bu devirlerde Türklerin sosyal teşekkülleri de totemcilik ile
uyumlu olan klan esasına dayanıyordu. En eski Türk efsanelerinde klan
teşkilatı ile totem dininin açık izleri pek güzel seçilmektedir.
Tukyuların kurtlar inmiş oldukları hakkındaki efsaneyle Uygur ve Oğuz
efsanelerinde totem dininin pek eski devirlere ait hatıraları yaşamaktadır.
Tukyu efsanesinde totem kurt, Uygur efsanesinde ise huş ağacıdır. Ebülfadıl
Reşidettin ve İlmi Bibi gibi tarihçiler tarafından Oğuzların klan teşkilatına
dair verilen bilgi arasında bunların evvelce geçirmiş oldukları totemcilik
devrine ait izler göze çarpmaktadır. Her iki tarihçi de Oğuzları oluşturan
yirmi dört boydan her birinin bir ungunu olduğunu yazıyorlar. Ungunhır,
şahin, kartal, tavşancıl, sungur ve çakır gibi avcı kuşlardır. Tarihçilerin bu ungunlara dair verdikleri bilgi, tamamıyla din tarihlerindeki totem telakkisine uygundur. Gerçekte Ebülfadıl Reşide nin
izahına göre tıngun, mübarek manasınadır. Totem dinine bağlı olan kavimler
nazarında da totem mübarek ve mukaddestir. Bundan başka çok defa
totemler gibi bu ungunlar da birer hayvandır. Totem dininde totemi
öldürmek, etini yemek nasıl yasak ise, Oğuzlarda da bir boya mensup
fertlerin o boyun ungununu öldürmeleri, etini yemeleri öylece yasaktır.
Demek ki Oğuzların boy teşkilatında görülen bu ungunlar, onların bir
zamanlar yaşamış olduğu totemcilik devrinin bir anısı olarak kalmıştır.
Mahmut Kaşgarı, eski Türk takviminde bir devir teşkil eden on iki yılın
sıçan, öküz, kaplan, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, it ve
domuz gibi on iki hayvan ismini taşıdıklarını haber veriyor. Bu on iki
hayvanın vaktiyle birtakım Türk klanlarına ait totem olmaları uzak görülen
bir şey değildir. Radloff un Altay Türklerinin, Sirjevskımn de Yakutların
dinleri hakkında verdikleri bilgi totem teşkilatı kırıntılarının bunlar arasında
bugüne kadar yaşadığını gösteriyor.
Sosyal ilk kurum olan klan bir aile mahiyetinde idi. Fakat bu ailede fertleri
birbirine bağlayan bağ kandaşlık değil, aynı toteme bağlılık idi.
Sosyal gelişme neticesinde bu ilkel telakki değişerek fertler arasında
kandaşlık akrabalığı baş gösterince, tabiatıyla klan çemberi kırıldı. Yerine
aynı kandan,gelen aileler birliği olan boy geçti. Sosyal gelişme ile uyumlu
olan dinî telakki de aynı şekilde değiştiğinden totemcilik de mevkiini
tabiatıyla animizme bıraktı.
Animizm devri fikrin rüya ve ölüm gibi insanı yakından ilgilendiren olaylara
sebep arayacak derecede gelişme ile başladı. Bu sebebi araştıran ilkel
insanlar, kendilerinde cesetten başka az çok maddî bir varlık, bir eş
bulunduğunu tahayyül ettiler. Can çekişen bir adamda hayatın söndüğünü
bildiren işaretin son nefes olması, onları bu varlığın soluk nevinden bir şey
olduğunu kabule sevk etti. Rüya olayı ise bu varlığın cesedi geçici olarak
terk ederek istediği yerlerde dolaşabileceği zannını verdiğinden, bu eş,
hayalet gibi bir şey telakki edildi. İnsanlar bir defa kendilerinde cesetten ayrı
böyle bir varlık kabul edince bunu yavaş yavaş hayvanlara, bitkilere,
ağaçlara, dağlara da yayarak onlara da birer ruh isnat ettiler. İşte bu kanaat
yerleştikten sonradır ki ecdada ibadet dini başladı.
Her soyda biri büyük atanın, diğeri büyük ananın ruhu olmak üzere iki man
mevcut olduğundan soy fertleri cet ata ruhu ile cet ana ruhunu takdis ettiler.
Onlar namına yanan soy ödünü söndürmemeye çalıştılar.
Çin tarihlerinde, Hyungnu devletinin kurulmasından asırlarca evvele ait olan
animizm devrinin merasim halinde yaşayan şöyle bir hatırasından söz
ediliyor: "Hyungnu av senede bir defa Long-Şing şehrinde, umumî bir
toplanış yaparak atalarının ruhuna, göğe ve yere kurban keserler." Aynı
âdetin Tokyular devrinde de yaşadığı yine çin tarihçilerinin "Tukyu
asilzadeleri her sene cetleriııin mezarlarını ziyaretle ruhlarına kurban
keserlerdi"
Yorumlar
Yorum Gönderme